İki meslektaşıyla birlikte doğduğu topraklara geri dönen ve savaşın yaralarını sarmak isteyen Yeryüzü Doktoru Ali, hem kaybettiği annesinin hem de ikinci vatanı olan Gazze’nin durumuna üzülmektedir. Onunla birlikte yola çıkan doktor Ela da kızını bir kazada kaybetmiş ve kendi acılarını oraya taşımıştır. Ali’nin kuzeni ve çocukluk arkadaşı olan Süleyman hem tercümanlık hem de arkadaşlık edecektir kahramanlarımıza. Daha Gazze’ye varır varmaz patlayan bombalar ve hastanede karşılaştıkları manzaralar doktorlarımızı sarsar. Şehre ve şehri çevreleyen savaş ortamına alışmaya çalışırken karşılarına 5-6 yaşlarında bir kız çocuğu çıkar. Tek başına sokaklarda dolaşan, bir yerlere saklanıp hiç konuşmayan bu kızın adı Muna’dır. Ailesi İsrail askerleri tarafından öldürülen Muna şahit olduğu bu korkunç olaydan sonra susmuş ve hissettiği şeyleri sadece yaptığı resimlerle anlatmaya başlamıştır. Muna’nın durumundan çok etkilenen Ela, kızını kaybetmiş bir anne olarak ona mutlaka yardım etmeye hatta bu uğurda kendi hayatını tehlikeye atmaya kararlıdır. Savaşın yaralarını tamamen sarmak mümkün olmasa da bir tek kişinin bile hayatını değiştirmek önemlidir, hele ki bir çocuğu kurtarmak belki de yapılabilecek en iyi şeydir. Bunu başarmak artık filmdeki karakterlerimizin yegâne amacı olur.